GENEL BİLGİ:
Taşköprü, Kastamonu'yu Sinop'a bağlayan karayolu üzerinde, Kastamonu'ya 42 km, doğuda ise Hanönü ilçesine 27 km. uzaklıkta, Kızılırmak'ın en büyük kolu olan Gökırmak'ın oluşturduğu geniş ve verimli bir vadinin içine kurulmuştur. İlçe ismini orjini Roma dönemi olup, daha sonra Çobanoğulları döneminde yeniden geliştirilen ilçe girişindeki taş köprüden almaktadır.
2000 yılı sayımlarına göre 43800 olan nüfusu ile Kastamonu ilinin en büyük ilçesi konumunda olan Taşköprü'ye 126 köy bağlı bulunmaktadır. İlçe içerisinde 25 adet arkeolojik sit, 1 adet doğal sit alanı ve ayrıca Milli Parklar Yaban Hayatı gözetleme alanı ve 1 adet de kentsel sit alanı bulunmaktadır. Bunların dışında toplamda 132 adet yapı tescilli taşınamaz kültür varlığı olarak da koruma altına alınmıştır. İlçenin üzerine kurulu olduğu vadinin kuzeyinde Küre Dağları güneyinde ise Ilgaz dağları bulunmaktadır. Bu nedenle ilçenin kuzey ve güneyi ormanlık arazilerle çevrilidir. Taşköprü'nün kuzey ve doğusunda yer alan Çangal ve Elek Dağları ortalama olarak 1500 metreyi geçen yükseltileri ile ilçenin en yüksek dağları konumundadır. İlçenin çevresini saran ormanlarda yoğun olarak çam, köknar, kayın, meşe, kavak ve ıhlamur ağaç türleri görülebilir.
TARİHÇE:
Taşköprü ilçesinin bulunduğu Gökırmak (antik Amnias) vadisi tarihsel süreç içerisinde daima yerleşimlere sahne olmuştur. İlçenin zengin kültür tarihi içerisinde günümüzde Zımbıllı Tepesi olarak anılan antik Pompeiopolis kenti odak noktayı oluşturmaktadır. İlçe merkezine 300 m. Uzaklıkta bulunan Pompeiopolis antik kenti, Kastamonu ? Sinop karayolunun da yanında kalmaktadır. Belediye sınırları içinde kalan bu önmeli eski yerleşim 1980 yılında Kültür Bakanlığı kararı ile 1. Derecede SİT alanı olarak ilan edilmiştir. Bunun yanında alanın geniş bir çevresi 2. Dereceden Sit alanı iken, bu Zımbıllı Tepesi'nin hemen doğusundaki alan 2. Derecede Sit alanı olması yanında jeolojik olarak 3. Zaman'da (Erosen Dönem) oluşmasından dolayı 1. Derecede Doğal Sit alanı olarak da ilan edilmiştir. 1. Derecede arkeolojik sit alanı olan Zımbıllı Tepesi doğuya doğru 1,5 km, kuzeye doğru ise 2 km alan kaplayarak 3000 dönümlük büyük bir sit alanı olduğunu göstermektedir.
Bölgede yapılan arkeolojik yüzey araştırmaları sonucunda ilk çağ olarak adlandırdığımız Paleolitik dönem kültürlerine ilişkin çeşitli buluntulara rastlanmıştır. Bu buluntular sadece Taşköprü ve Kastamonu bölgesi için değil, tüm Karadeniz bölgesi erken tarihçesi açısından da oldukça fazla önem arz etmektedir. İlerleyen dönemlerde Neolitik, Kalkolitik ve Erken Tunç Çağları için bölgemizde tespit edilen buluntu ve megalitik kültürlere ait menhirler (dikili taşlar) kültürel evrelerin kesintisiz olarak devam ettiğini bize gösterir.
M.Ö. 2. binlerde yazının da Anadolu'da kullanılmasıyla birlikte bölgemize ilişkin bilgilerimizin arttığını görürüz. Bu dönemde bölgemizin yerleşikleri olarak görülen Pala ve Tum(m)ana kültürleri de, dönem Anadolu'sunun gerek dil ve yazı gerekse Anadolu'nun kuzeyindeki Hitit bağdaşıkları olarak önemli rol oynadıkları görülür. Özellikle Gökırmak Vadisi üzerine yerleştirilen Pala devletinin dili olan Palaca, 2. Bin Anadolu'sunda konuşulan başlıca üç dilden biriydi. Özellikle Gökırmak ve çevresinin Hitit İmparatorluk metinlerinde "Dahara Nehir Ülkesi" olarak adlandırılması, Taşköprü ve çevresinin M.Ö. 2000-1200'ler arasındaki adı olduğunu gösterebilir.
Hitit İmparatorluğunun yıkılması ardına Anadolu'ya yoğun bir şekilde Thrak kavimlerinin göç ettiği bilinmektedir. M.Ö. 1. binde yaşanan bu olaylar çerçevesinde Taşköprü'nün de içinde olduğu bölge sırasıyla, Phryg (M.Ö. 8-7. yy), Kimmer istilası (M.Ö. 7. yy), Lidya (M.Ö. 561-541), Pers (M.Ö.546-330), Helen(M.Ö. 330-64), Pontus ve Roma İmparatorluğu idareleri altına girmiştir. Özellikle Roma dönemine kadar bölgede sadece sayılan bu devletlerin egemenlik isimleri bulunsa da bölge özellikle yerel krallar tarafından idare edilmiştir.
Bu M.Ö. 1. Binde bölge Paphlagonia olarak adlandırılmaktadır. Bölge halkı Paphlagonlar, açık olmamakla birlikte Balkanlar'dan gelmiş olan bir Thrak boyu olduğu düşünülebilir. Antik yazarların bölge lider isimlerini sayarken kullandığı isimlerin, Thrakialılar arasında da sık olarak kullanılması, bölgenin bu Thrak göçlerinden etkilenmesini veriyor olsa da, halkın önemli bir kısmının yine de bölgede M.Ö. 2. binde yaşadığını bildiğimiz Palaların devamı olduğunu söylememiz yanlış da olmayacaktır. Bu dönem içerisinde Paphlagonia ismi ünlü ozan Homeros'un İlyada adlı eserinde geçer. Paphlagon halkı Troya savaşında Troya lideri Hektor yanında yer alan soylu bir halk olarak gösterilmektedir.
Pers hâkimiyeti içinde kimi zaman bölge Pers Satrapları (valileri) yönetiminde iken, çoğu zamanda Perslere bağlı bir biçimde yerel yöneticiler tarafından yöneltmişlerdir. Perslerin bölgedeki yaklaşık 300 yıllık egemenliği bölge sanatını da etki etmiştir. Bunun en güzel örneği ise Taşköprü yakınlarındaki Donalar (Kale Kapı) kaya mezarında görülebilir. Kaya mezarında yer alan sütun başlarının boğa başı şeklinde olması yoğun Pers etkisi iken, mezarın yan tarafında bulunan alçak kabartmalar ise Helen ve yerel unsurların bir arada kaynaştığını bize göstermektedir.
Aynı dönem içerisinde Taşköprü ve çevresinde önemli sayıda kaya mezarı yapıldığını da görürüz. Aygır, Bademci, Urgancı, Hobu Kaya mezarları gibi başlıcalarını sayabileceğimiz bu kaya mezarları bölgenin yerel yöneticiler tarafından idare edildiğini bize işaret ederken, diğer bir taraftan da günümüzde bölgenin kültür yelpazesinin oluşumuna da önemli katkılar sağlar.
Paphlagonia bölgesinin de hakimi olan Pontus Kralı Mithridates Eupator'un M.Ö. 73/2 yılında önce Romalı komutan Lucullus ardından da M.Ö.65/4 yılında Pompeius Magnus'a yenilmesi ardına bölge tamamen Roma İmparatorluğunun idaresi altına girmiştir.
İLÇENİN TARİHİ:
Taşköprü, insanlık tarihi boyunca değişik uygarlıkların kurulup yok olduğu bir yöre olmuştur. Sırasıyla, Gasgaslar, Etiler, Dorlar, Paflagonyalılar, Kimerler, Lidyalılar, İranlılar, Kapadokyalılar, Helenler, Pontuslar, Bitinyalılar, Romalılar (Bizanslılar), Danişmendliler, Çobanoğulları ve Osmanlılar bu yörede hüküm sürmüşlerdir.
Romalılar Paflagonyayı zaptettikten sonra komutan Pompe'nin ismine izafeten burasına Pompeiopolis demişler ve Paflagonya eyaletinin merkezi yapmışlardır. Taşköprü Romalılar zamanında (M.S.1,2,3)' üncü yüzyıllarda çok haşmetli bir şehirdi. Zımbıllı Tepesi Akrapol olarak kullanılıyordu. Eyalet valisinin sarayı, mabet ve ileri gelenlerin evleri burada idi. Anadolu Roma İmparatorluğu tarafından istila edildikten sonra, askeri ve mülki olarak teşkilatlanmış Anadolu'yu 18 ayrı bölgeye ayırmıştır. Bu 18 "Fem" den biride "Paphlagonia"dır Paplagonya çevresinde yapılan araştırmalarda "Paleolotik" devirlere kadar inilmiştir. Bölge M.Ö. 73 ? 72 yıllarında Roma İmparatorluğunun eline geçmiştir. Paflagonya bölgesini Roma idaresi altında teşkilatlanmasını sağlamak için atanan Pompeus M.Ö. 64 yılında bu günkü Taşköprü İlçesinin kuzeyinde buluna yeni şehri inşaa etmiştir. İsmine izafeten şehre "Pompeipolis" adı verilmiş; Eyalet merkezi yapılmıştır.
M.S 1213 yılında Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat' ın Umerasından Hüsamettin Çoban'ın Kastamonu ve çevresini zaptetmesi ile Şehir Türk hakimiyetine girmiştir. Osmanlı döneminde gelişimini sürdürmüş ve kadılık olarak idare edilmiştir. Adını aldığı Gökırmak üzerinde kurulu "Taşköprü" M.S 1366 yılında Celaleddin Beyazıt ( Kötürüm Beyazıt ) adına yaptırılmıştır. 1868 yılında İlçe olmuştur.